Iraklı alim Seyyid Haşim el-Haydari bir dersinde "basiret nedir" onu açıklıyor ve basiretin gerekliliğini İslam tarihinden ve günümüzden örneklemelerle gözler önüne seriyor.
İşte konuşmadan kesitin tam metni:
Bu yüzden bir şahıs Talha, Zübeyr ve diğer bazı Müslümanlarla olan Cemel savaşında İmam Ali'nin yanına geliyor. Bu adam Emir'ül-Mü'minin Hazreti İmam Ali'nin yanına gelip "Hak nerede? Bana açık değil. Ey Ali ibn-i Ebi Talib" diyor.
Emir'ül-Mü'minin ona ne diyor biliyor musunuz?
Bu adamın ismi Haris idi. Nehc'ül-Belağa ve diğer bazı kitaplarda geçer.
"Ey Haris!"
"Ey Haris! Sen aşağına bakmışsın"
Buraya iyi dikkat edin..
"Sen aşağına bakmış, yukarına bakmamışsın"
"Bu yüzden de şaşkınlık içinde bocalıyorsun"
"Sen aşağına bakmış, yukarına bakmamışsın. Bu yüzden de şaşkınlık içinde bocalıyorsun"
"Sen hakkı tanımamışsın Ya Haris!"
"Hakkı tanı"
"Sen hakkı tanımamışsın ki hakka uyanları tanıyasın"
"Batılı tanımamışsın ki batıla meyledenleri tanıyasın"
"Hakkı tanı"
Bu yüzden Emir'ül-Mü'minin İmam Ali bu savaşta, diğer bir rivayette şöyle diyor;
"Allah'ın dini kişilerle tanınmaz; hakkın nişaneleriyle tanınır.
Öyleyse hakkı tanı, hakka uyanları da tanırsın."
O zaman hakka gidelim, sonra kişileri hakka göre mizana koyarız.
İmam Ali döneminde çoğu insan ve hatta insanların ekserisi hakkı aramıyordu.
(Bunun yerine) insanlara göre tanımayı seçtiler, görünüşlere, cübbelere, çoğunluğa, müşterek akla, miraslara, köken, kültür, gelenek ve hatta kavmiyetçiliğe göre karar verdiler.
Ve böylece çoğu hakkı terk etti.
Hazreti Ali'nin çektiği sıkıntı buydu.
"Hakkı tanı.." Bu söz bizi ilgilendiriyor.
Hiçbir şey değişmedi, hâla aynı şey gerçekten.
Evet, İmam Ali kendisini basireti zayıf insanların önünde buldu.
İnsanlarda farkındalık çok az, zerafet kaybolmuş.
Başka bir rivayette de İmam Ali şöyle diyor;
"Basiret kör olunca göz bakışının faydası yoktur" (Gurer'ul-Hikem, 9972)
Muaviye kazanıp canını kurtarmak istediğinde Nükleer Bomba kullanmaya başvurmadı.
Silah ithal etmedi, milis kullanmadı, veya savaşması için yedek asker getirmedi.
HİLE ve ALDATMAya başvurdu.
Medyanın şu an yaptığı gibi FLAŞ HABERlere başvurdu.
Flaş Haberler ve Uluslararası Yalanlara başvurdu; "İşte Kur'an'ı kaldırdık (mızrak ucunda)"
Muaviye bir komplo ve tezgah kurdu. Kur'an'ı, bizim Kur'anımızı, mızrak uçlarına taktı.
"Aramızda Kur'an hükmü versin, ikimiz de müslümanız" dedi.
Emir'ül-Mü'minin İmam Ali'nin ordusu işte burada başarısız oldu.
Bir yıl ve birkaç ay tahammül edip sabrettiler.
Evet, bitap ve yorgunlardı, konuşkan ve tutkululardı.
Sabırlılardı ama bu durumda başarısız olup akamete uğradılar.
Burada onların neye ihtiyacı vardı?
BASİRET.
Onlara gereken şey Basiretti.
Pazu, kılıç, savaş, zırhlı araç veya füze değil.
Basirete ihtiyaç vardı.
Emir'ül-Mü'minin bu durumda onlara bir şey yapamıyordu, ve böylece ayrılıp Harici oldular.
Alınları nurdan yoksun bir millet.
Mü'minlerin Emiri Hazreti Ali'nin ordusundan. Hazretin ordusunun içinden ortaya çıktılar.
Hariciler konuşan Kur'an'ın kim olduğunu bilmiyorlardı!
Haricilere lazım olan (sadece) rükû ve secde değil, fikretmek (düşünmek)ti.
Biraz daha sabır ve sebatlı olmak, tefekkür edip düşünmekti.
Hariciler bu özelliklerden yoksunlardı.
Bu yüzden Mü'minlerin Emiri Hazreti Ali diyor ki;
Rü'yet (görme) mi istiyorsunuz?
O zaman secde edip sine vurmayın.
Rü'yet (görme) mi istiyorsunuz?
Medrese ve Havzaya gidip ders okumayın.
Rü'yet (görme) mi istiyorsunuz?
Kur'an hafızı olmayın.
(Yalnız bunları yapmakla görüş ve feraset gelmez)
"Düşünüp tefekkür etmekle rü'yet kazanılır"
Düşünen bir medreseli,
Tefekkür eden bir Hüseyni ezadar,
Düşünen bir mücahid,
Düşünen bir din adamı,
Düşünen bir analist,
Düşünen bir cemaat lideri olun.
Evet, bununla rü'yet artar.
Düşünüp tefekkür etmekle rü'yet sahibi olursunuz.
Hariciler tefekkürden yoksundu, bu yüzden Kur'an'ın mızrak ucuna takılmasına aldandılar.
Burada Emir'ül-Mü'minin onlardan çok çekti. Onlar İmam Ali'yi tekfir ettiler.
Sonra olan oldu ve Nehrevan'da haricilerin binlercesi öldü.
Bu sebeple ey kardeşlerim ve bacılarım;
İBADET eğer basiretsiz olursa tehlikeli bir iştir.
CİHAD eğer basiretsiz olursa tehlikeli bir iştir.
SİNE VURMAK eğer basiretsiz olursa tehlikeli bir iştir.
İHTİYATÇILIK eğer basiretsiz olursa tehlikeli bir iştir.
AHLAK ve İHLAS eğer basiretsiz olursa tehlikeli birer iştir.
İşte müşkül ve sorun budur!
Tüm bu kemâlatları (basiretsizce yapmamızdır).
İhlas, ibadet, ezadarlık, din, namaz ve Kur'an hafızlığında kâmil olabilirsiniz.
Lakin basiretsiz olunca düşman bunu sizden alıp götürebilir.
Hepsini alıp götürür.
Bu yüzden; basiretsiz bir kılıç, Haricilerin kılıcına dönüşür.
Basiretsiz bir Cihad, IŞİD cihadına dönüşür.
Basiretsiz bir İslam (anlayışı), Amerikancı, İngiliz ve Suudi İslamına dönüşür.
Bu bir gerçektir.
Evet, ümmet basireti kaybedince, dini şeytani bir din olur,
Cihadı IŞİD gibi, İslamı ise Amerikancı olur.
Tekrar ediyorum, Muaviye kazanmak istediğinde silaha başvurmadı..
..hile ve aldatmaya başvurdu ve bunu başardı.
Kendi canını kurtardı ve yaşadı. (Sonucunda) burada ümmet çöktü.
Basiret nedir ?
Hakikat nasıl anlaşılır ?
Doğru ve yanlış, neye göre belirlenir ?
Muhakkak sonuna kadar dinlemenizi istirham ediyorum…
Basiret ehli., basiretin tanımını yaparsa, bakın nasıl yapar
Mutlaka okuyun, din kişilerden öğrenilmez, basiretsiz din olmaz…